30 Aralık 2010 Perşembe

Ben X (2007)

Öncelikle bu filmi herkese öneriyorum öneriyorum ama online oyunlar oynayanlara şiddetle öneriyorum!Şimdi izledim ve hemen bu filmi bloga yazmam gerekli dedim.Muhteşem bi konusu var.Online oyun oynayan bi gencimiz kendini oyuna çok kaptırıyor.Gerçek hayattaki görüntüleri oyundaki gözünden görüyor.Mesela bi online oyunda karakter yaratırsınız;saçını,gözünü,giysilerini siz belirlersiniz.Gerçek hayattada ayna karşısına geçip oyundaki hareketleri uyguluyor.Bu genç otizm hastası,çok iyi düşünemiyor.Hayattada bu yüzden çok sıkıntı çekiyor.Okul hayatında sınıfın popüler çocukları tarafında sürekli eziliyor,sürekli dalga konusu oluyor.Birgün abartıp sınıfta masaya çıkartıyorlar ve pantalonu ile birlikte iç çamaşırınıda indiriyorlar.Bütün herkes videoya çekiyor ve nette yayılıyor.Bu durum Ben'i iyice çileden çıkartır.Ama tek tesellisi vardır oda oyundan arkadaşı olan bir kız ona yardım etmeye çalışıyor.(Daha önce gerçekte hiç görüşmediği).Birgün Ben'e video yollar telefondan,onun yanına geleceğini belirtir,yer ve zamanı söyler.Ben'de sabırsızlıkla o günü beklemeye başlar.

Dahasını anlatmıyorum ki keyfiniz kaçmasın.Şöyle söyleyebilirim ki 1.5 saatinizin inanılmaz güzel ve keyifli geçeceğine eminim.Sonlara doğru hüzünle,mutluluğu yaşatan ender filmlerden.Finali inanılmaz beğendim,zaten ilk defa bi filmde sonlarda 3 şok yaşadım.Benim için finali çok iyi olan filmler arasında favori 3'te kendine yer edindi.Film Belçika&Hollanda ortak yapımı.
Filmin yönetmeni ve senaristi Nic Balthazar,başroldeki aktör ise Greg Timmermans.Pek tanınmış isimler değil fakat ortada gerçekten kaliteli bir yapım var.İzlemeli ve 'İZLETMELİ'!!!
Ölebiliriz ama gerçek olması gerekmez...


26 Aralık 2010 Pazar

The Sixth Sense (1999)

Başrolde Bruce Willis ve Haley Joel Osment'in oynadığı,M. Night Shyamalan'ın senaryosunun kendisine ait olup yönettiği 1999'un önemli filmleri arasında kendine yer edinmiştir.Filmde içine kapanık ve arkadaşı olmayan çocuk Cole Sear(Haley Joel Osment) ve ona yardım etmek isteyen çocuk psikoloğu Dr. Malcolm Crowe(Bruce Willis)'un etrafında gelişir olaylar.Çocuk bir süre sonra ölüleri gördüğünü söyler.Malcolm Crowe'da ona bi önceki hastasına benzediğini söyler.Kendisine yardım edemediğini fakat Cole'a yardım etmek istediğini anlatır.Bu süre zarfında  Cole'a onlarla konuşmasını ve onların dediğini yapmasını ister.Cole ilk başta şaşırır fakat bunu yapar.Annesine ve bir aileyede bu şekilde yardım eder...
Gelgelelim filmin övüldüğü kısma!Filmin finalini herkes çok över,çok şaşırtıcıdır.(Gerçektende öyle.)Ama şunu söylemeliyim ben 10.dakikadan itibaren neyin ne olduğunu anladım.Filmdeki sözleri çok iyi takip edin.Cole'un söylediği sözleri çok iyi aklınızda bırakırsanız film esnasında,filmin sonu gelmeden çözeceksinizdir.

Oyunculuğa gelince Bruce Willis'ten söz etmeye gerek yok zaten ama benim dikkatimi çeken Haley Joel Osment oldu.O filmde oynarken 11 yaşındaydı ve o yaştaki çocuğa göre feci rol kesmiş.Kilisede yukardayken mimiklerine dikkat edin lütfen.Daha sonra imdb sayfasına gireyim dedimde pek bi filmi yok ondan sonra ilginç...
Hasılatta baya iyi,bütçe 55.M $,hasılat 672.M $...
Son olarak ''Onlar kendilerini yaşıyor sanıyorlar...''

22 Aralık 2010 Çarşamba

Trainspotting (1996)

İngiltere,ABD ve Avustralya'da uyuşturucu kullanımını yücelttiği gerekçesiyle politikacılar tarafından film kötülenmiştir.Fakat aynı sene içerisinde en iyi senaryo uyarlama dalında Akademi Ödüllerinde aday olarak gösterilmiş.Ayrıca 2004 yılında Total Film isimli dergi tarafından tüm zamanların en iyi dördüncü İngiliz filmi olarak gösterilmiştir.

Filmde bir grup eroin,esrar vb. bağımlısı gençlerin başından geçen anlatılıyor.Biraz 'A Clockwork Orange' havası sezdim.Sıradışı şeyleri yapmayı seven gençlerden Renton daha sonra bu işleri bırakmaya çalışıyor ve başarıyor.Ama arkadaş çevresi ne yapıp edip kullandırmaya başlatıyor.Filmde bir söz var 'Vitamin C illegal olsaydı onuda kullanırdık'.Aslında bu söz filmin konusunu özetliyor.
 Filmde klozet sahnesi varki eroini siz kullanmışsınız gibi oluyorsunuz.Klozetin içine dalıp kendini denizde sanıyor Renton.(Aşağıdaki resimde...)

 Ne kadar iğrenç,düzensiz,başıboş bir hayat izlemek istiyorsanız ve arkadaş çevrenizin ne kadar önemli olması gerektiğini öğrenmek isterseniz bu filmi izlemelisiniz !


20 Aralık 2010 Pazartesi

Into the Wild (2007)


“Bence kariyer denen şey bir 20.yüzyıl icadıdır ve ben bir kariyer istemiyorum.”

“Paraya ihtiyacım yok.İnsanı ihtiyatlı olmaya zorluyor.”

"Hayatta güçlü olmanın çok gerekli değil fakat kendini güçlü hissetmenin önemli olduğunu, en azından bir kere bile olsa kendini tartmanın, bir kere bile olsa kendini, insanın en antik koşullarının içerisinde bulmanın, ellerinizden ve kafanızdan başka size yardım edecek bir şey olmadan kör ve sağır taşla tek başına yüzleşmenin gerektiğini, biliyorum."


Sözlerine katılıyorsanız bu filmi izlememeniz için bir neden yok.Sisteme karşı çıkanların,paraya,aşka,kariyere önem vermeyenlerin izleyeceği türden bir yapıt.Sean Penn'in yönettiği başrolünde Emile Hirsch'in oynadığı Christopher Mccandless'in gerçek hayatını anlatmaktadır.


Üniversite öğrencisi olan Chris McCandless,bütün derslerinden A almayı başarır,oldukça zeki birisidir.4 yıl yoğun ders temposundan sonra birden ortadan kaybolur.Düzenli olarak okulundan ailesine notları ile ilgili bilgiler geliyorken gelmemeye başlar.Ailesi bu durumu öğrenir ama Chris McCandless ortalardan kaybolup kendini doğaya bırakır.Kamp kurar,beslenmek için hayvanları avlar,bol bol seyahat eder,binbir tehlikeye girer.Chris McCandless'in hayatı tam doğa severler için ! ''Sonsuz özgürlük''diye nitelendirir hayatını...

''Gerçeği arayanlara...''

19 Aralık 2010 Pazar

Potemkin Zırhlısı (1925)


Ünlü Rus yönetmen Sergei Eisenstein'ın en büyük filmidir. O zaman Sosyalist rejimle yönetilen Sovyetlerin desteğiyle çekilen film daha çok propaganda amaçlıdır, Avrupa ve Amerika sinemasına başkaldırıştır..



Çarlık Rusyasında Potemkin adlı bir gemide askerlere sürekli kurtlanmış et verilmesiyle başlayan isyan büyür. İsyanı çıkaranlar kurşuna dizilmek üzere geminin burnunda getirilir. Bunun üzerine diğer askerler arkadaşlarını kurtarmak üzere isyana katılır ve halka sıçrayarak bir ihtilale dönüşür.



Hükümet askerlerini göndererek isyancıları katletmeye başlarlar. Bugünkü Odessa Merdivenleri sahnesi en dramatik, etkileyici sahnedir.

Bu resimde dikkat çeken noktalar çok önemli. Askerler devleti temsil etmektedir. Kadın halkı. Gölgeler halkın üstündedir, silahlarda. Bu sahnede karmaşada ezilen çocuğunu kucaklamış yardım isteyen kadın vurulur ve ölür.

(Odessa Merdivenlerinin bugünkü hali)


Bu filmle Sovyet sineması ben de varım diyebilmiştir diğerlerine. Ve varolmayı haketmiştir bu filmle.


Modern Times (1936)



Kostüm odasına girer, eline geçen ilk kıyafetleri giyer ve Şarlo karakterini yaratır Charlie Chaplin..

Yine bir Şarlo tiplemesiyle karşımıza çıkıyor Chaplin. Sanayileşmenin ve monotonlaşmanın insan üzerindeki etkilerini yine kendi diliyle ironik bir şekilde eleştiriyor.

Fabrika işçisi olan Şarlo, parçaların vidalarını sıkmakla yükümlü bir işçi. Ancak sürekli sorun çıkardığı için ve yakasını bir türlü polisten kurtaramadığı için sık sık iş değiştirir, o işleride eline yüzüne bulaştırır.



O sırada hayatına öyle bir kadın girerki Şarlo'yu kendine aşık eder. Bu genç kadın kardeşlerine bakmakla sorumlu olan Paulette Goddard'dır.


O andan itibaren heranları beraber geçer. Başları dertlere girer, polisten kaçarlar, kendilerine iş bulurlar.. Öyledir ki Paulette bir pavyonda ünlenir ve o pavyonda garsondur Şarlo. Tabi yine sakarlıkları ile kovulma noktasına gelir. Son şansı olarak şarkı söylemek zorunda kalır. Chaplin'in sesini ilk defa bu filmde duyarız. Kendisi ingiliz olduğu için Hollywood sinemasındaki amerikan aksanının yanında çekindiği için ingilizce konuşmaz. Şarkısınıda sallama sözlerle oluşturduğu Fransızca kelimelerden oluşturur.





Sonda başı yine polisle derde girsede affedilir ve Paulette ile yeni bir hayata başlar..

İzlemeniz gereken filmler arasında yerini almalı bu film. Çok seveceğinize ve eğleneceğinize garanti verebilirim.


17 Aralık 2010 Cuma

The Color of Money (1986)

Öncelikle şunu söylemeliyimki bu filmden olağanüstü bir beklentiniz olmasın.Bi haftasonu günü akşam saatlerinde kolanızı,çerezinizi alıp izlemelik bir film.Sizi sıkacağını hiç sanmıyorum gerçekten akıcı bir konusu var.Filmin yönetmeni Martin Scorsese,başrollerde Paul Newman ve Tom Cruise oynuyor.Paul  Newman'ın yaşlandıktan sonraki iyi filmlerinden biri olarak görüyorum.Tom Cruise ise ergenlikten yeni çıkmış.Bu film 1961 yapımı '' The Hustler '' ın devamıdır.Fakat ben onu izlemedim.O filmde Paul Newman oynuyordu bilardoyu galiba...Herneyse konusuna gelicek olursak bizim Tom Cruise genç bi delikanlı.Bilardoda acayip yetenekli ve havalı.Gittiği bi mekanda Paul Newman'ın adamını yener ve resmen soyup soğana çevirir herifi...Paul Newman buna bi teklif eder,büyük turnuvaya katılmasını ister kendiside akıl hocası olacaktır...Burdan sonra olaylar gelişir...

Olağanüstü bir film beklemeyin ama Paul Newman,Tom Cruise ve Martin Scorsese gibi isimler olayı güzelleştirmişler...

''balabushka''

    A Clockwork Orange (1971)

     İlk başta söylemem gerek şu ki '' Stanley Kubrick '' filmidir.Bir grup gencin kafasına estiklerini yaptıkları(tecavüz,hırsızlık,adam dövme)filmdir.Bu gençlerin hobileride vardır ''Milk Bar''denilen yerde süt içmektir.Çok sıradışı olaylar içeren filmi bi sıradışı olayda budur.Gençlerin başı olan Alex'i diğerleri bi ev baskınında yalnız bırakıp polise ihbar eder.Alex'in önünde iki yol belirlenir.Deney olarak  kullanılmak ve hayatının sonuna kadar hapiste kalmak.Alex deney olarak kullanılmayı seçer ve olaylar gelişir.İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.





                                                                                                             '' Hi,hi,hi there !!!''

    16 Aralık 2010 Perşembe

    Awakenings (1990)

    Afiştede gördüğünüz gibi Robert De Niro ve Robin Williams oynamaktadır.Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır.Filmi izleyeli 4-5 ay oldu onun için tam emin değilim 1960'larda bi hastalık ortaya çıkıyor.Çocuklarda görülen bir hastalık.Çocuklar ateşlenip uyuduklarında birdaha kalkamıyor???Hayatlarının sonuna kadar uyuyarak geçiriyorlar.Bir nevi '' bitkisel hayat ! '' Hastahanede çalışan nörolog Malcolm Sayer (Robin Williams) bu hastalığın üstünde çalışmaya başlar ve bir ilaç bulur.İlk uyandırılan kişi Leonard Lowe ( De Niro) olur.Zaten olaylar burdan sonra gelişir daha çok bahsetmek istemiyorum...

    Leonard'ın tepkisi,çevrenin değişmesi,gözlemler gerçekten çok duygusal bi film bir o kadarda hüzünlüdür...İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum !

    Yazmaya devam...

    Yazın bloga yazmayı kesmiştim,bugünden itibaren devam ettirmeye karar vermiş bulunuyorum.Tek başıma size sinemadan kesitler sunmaya devam edeceğim.Güzel öneriler veririz inşallah...

    What ? What ? Wha.. whaaa w?


    25 Nisan 2010 Pazar

    Michael C.Hall

    Dexter'in başarılı oyuncusu kanseri yendi.Saçları tekrardan çıkmaya başladı.

    13 Mart 2010 Cumartesi

    Dexter'ın başarılı oyuncusu Michael C.Hall'dan iyi haber !

    Michael C.Hall, çok başarılı gittiği belirtilen kanser tedavisinin sonlarına yaklaşıyormuş. 17 Mart’ta son kür tedavisi başlayacak olan Hall’ın kısa zamanda sağlığına kavuşmasını umut ediyor ve bir an önce ekranlara dönmesini bekliyoruz.

    11 Mart 2010 Perşembe

    Legion (2010)


     
    Filmde dört büyük melekten biri olan Mikail‘in dünyaya inmesi ve karnında insanlığın tek umudu olan çocuğu taşıyan bir garson kızı diğer meleklerden koruma mücadelesi anlatılıyor.Son zamanlarda izlediğim güzel filmlerden biriydi.Hele bi köşede sıkışmış,dışardaki yaratıklarla mücadele veren film geçen ay önerdiğim The Mist'e konsept açısından çok benziyor.İyi seyirler...

    7 Mart 2010 Pazar

    Ninja Assassin



    “Ninja Assassin” dünyanın en ölümcül suikastçilerinden olan Raizo’yu (Rain) konu alıyor. Raizo, çocukken, varlığı bile bir söylence olarak kabul edilen gizli örgüt Ozunu Klanı tarafından sokaklardan alınıp bir ölüm makinesi olmak üzere eğitilmiştir. Arkadaşının klan tarafından acımasızca öldürülmesini bir türlü unutamayan Raizo, örgütten kaçar ve ortadan kaybolur. Şimdi intikamını almak için hazırlık yaparak beklemektedir.

    Berlin’de, Avrupa Polis Teşkilatı ajanı Mika Coretti (Naomie Harris) birçok siyasi cinayeti Uzak Doğu’daki bir yeraltı örgütüne bağlayan yüklü bir para davasıyla karşılaşır. Amiri Ryan Maslow’un (Ben Miles) emirlerini hiçe sayan Mika, cinayetlerin ardındaki gerçeği öğrenmek için çok gizli dosyaları karıştırmaya başlar. Araştırmaları onu hedef hâline getirir ve Ozunu Klanı onu öldürüp sonsuza dek susturması için Takeshi’nin (Rick Yune) liderliğinde bir suikast ekibi gönderir. Raizo, Mika’yı saldırganların elinden kurtarır, ama Klan’ın, ikisi de ölene dek durmayacağını bilmektedir. Kendilerini Avrupa sokaklarında bir kedi-fare oyunun içinde bulan Raizo ve Mika, hayatta kalmayı umuyorlarsa birbirlerine güvenmek ve sonunda ulaşılmaz Ozunu Klanı’nı alt etmek zorundadırlar.

    Yorumum:Herhalde teknoloji ilerledikçe bu tür aksiyon filmleri daha çekici olmaya başladı.Ben hayatımda bu kadar iştah açıcı kan görmedim uhehueuhe.Resmen bildiğin kırmızı plastik dyo boyası gibi kandı.Bi kesik atıyorsun kanlar fışkırıyor.Acayip domates,ketçap,boya artık herneyse kullanılmış.Ama filmi gerçekten çok beğendim.Uzun zamandır böyle kapışmalı bir film izlemek istiyordum bu filmde buldum...İyi seyirler.

    4 Mart 2010 Perşembe

    Soul Eater (Anime)

    Shinagami silah teknisyenleri yetiştiren bir okulda geçiyor hikaye.Aslında okuldada pek sahne yok.Okulda okul değil zaten =).Eşlerden biri shinagami diğeri ise silah teknisyeni oluyor.Hikayede 3 farklı grup var.Soul Eater-Maka,Black Star-Tsume,Death The Kid ve Thompson kardeşler.Her bir grubun amacı 99 kishin ruhu ve 1 cadı ruhu toplamaktır.Bu ruhları toplayınca Death Scythe(Ölüm Orağı) ' a dönüşüyorsun.Çok güçlü bir silahdır.Tabi bunu elde etmek kolay değil dile kolay 51 bölüm bununla ilgili maceralar geçiyor...Güzel bir seri benim hoşuma gitti.Tavsiye ederim .. ^^

    27 Şubat 2010 Cumartesi

    Spartacus : Blood and Sand


    http://www.yedincigemi.com/sinema/thumb/big/tt1442449.jpg
    Gladyatör filmini aramızda bilmeyen yoktur. İşte gladyatör filminin dizi versiyonu gibi bişey olmuş , ama çokta hoş olmuş :) Gerçekçi savaş sahneleri , Bol kan ( biraz abartı ) , Cinsellik , Tarih ...
    işte bütün hepsini bu dizide bulabilirsiniz.
    Dizimizin konusu işe şöyle. Trakyalı , Kahramanımız kendi ülkesi için ve Roma'ya yardım için arkadaşlarıyla savaşmaya gider. Ancak sonradan Roma kralını öldürdüğü için savaşı yarım bırakıp kaçar . Taabiki yanında Sevgiliside vardır. Kactıkları ilk gece kamp kurup ateş yakıp kalacak yer bulurlar . Ancak sabah oldugunda Roma'lılar bunları yakalar ve Sura ile Kahramınımızı ayırırlar. Bundan Sonra hikaye başlar . Kahramanımız cezalandırılacaktır . Düello'da sadece bir kılıc ile savasacak . Buradan sağ cıkabılen cok az kişi olmuştur. Bakalım kahramanımız sağ çıkabılcekmı ?
    Ve böylece macera başlar ..

    DİZİ ÜLKEMİZDE GÖSTERİLMEMEKTEDİR . İNTERNET ÜZERİNDEN LİNKLERİ BULABILIRSINIZ

    DİZİMİZDE HENÜZ İLK SEZON 6. BÖLÜM YAYINLANMIŞTIR
    İYİ SEYİRLER

    The Mist (2007)

    Kasabaya sanki başka bir dünyadan gelmiş izlenimi veren tuhaf bir sis tabakasının çökmesi üzerine korku ve panik içinde süpermarkete sığınan kasaba halkı arasında David Drayton ve küçük oğlu Billy de vardır.
    Koyu ve kalın sis tabakasının içinde esrarengiz bazı yaratıkların pusuya yatmışçasına gizlendiğini ilk fark eden David olmuştur. Bu dünyaya ait olmayan öldürücü, korkutucu yaratıklardır bunlar… Kurtuluş ise marketteki herkesin hep birlikte hareket etmesine bağlıdır. Ancak insan doğası hesaba katılınca hep birlikte hareket edebilmeleri mümkün müdür?
    Markete sığınan kasaba halkının korkuya kapılarak paniklemesi üzerine mantık devre dışı kalırken David kendisini en çok neyin korkuttuğunu merak etmeye başlamıştır: Sisin içinde pusuya yatmış canavarlar mı, yoksa marketin içindeki, daha düne kadar arkadaşı, komşusu bildiği insanların sergilediği tutarsız davranışlar mı?



    Yorumum:Bu filmi izlememin sebeplerinden biri Frank Darabont filmi olması ve Stephen King kitabından uyarlanmış olmasıydı.Film karakter ayrıntılarına değinilmemiş.Sürekli olayın akışında film.Sonlarında ise heyecan biraz daha artıyor.Son sahnesi (bitiş sahnesi) ise filmin tavan yaptığı yer olmuş.Hele ki bir müzik koymuşlar pür dikkat izliyorsunuz.Güzel mi ? güzel.Süper mi ? Hayır.Darabont'un diğer filmlerine göre daha sönük kalmış...Ama izleyin... 

     

    24 Şubat 2010 Çarşamba

    Chuck [ Season 1 & 2 ] TORRENT

    http://www.22dakika.org/imaj/brum/chuck-s1.jpg

    Dijital çağın zoraki ajanı: CHUCK

    Bir gün hükümetin en büyük sırlarını beyninize yüklenmiş şekilde bulursanız ne yaparsınız? Ekranların yeni kahramanı Chuck’ın bu konudaki tecrübeleri eminiz size yol gösterecektir. The O.C.’nin yaratıcısı Josh Schwartz ajan komedisi Chuck ile televizyona muhteşem bir dönüş yapıyor.
    Zachary Levi’nin canlandırdığı bir “bilgisayar kurdu” olan Chuck bilgisayarına gelen bir mesajı açmasıyla birlikte birdenbire bütün devlet sırları beynine yüklenir. Chuck bir süre sonra kıdemli ajan John Casey ve yeni ortağı Sarah tarafından, bilgisayarcıdaki işiyle ve Ulusal Güvenlik görevleri arasında gidip gelen ikili bir yaşantı sürmeye zorlanır. Ortada Chuck, bir yandan John çekiştirecek, diğer yandan Sarah. Uluslararası teröristler, karşılarına çıkacak suikastçılar ise işin kaymak tabakasını oluşturacak.
    Dizide Chuck’ın en yakın ve biraz dangalak arkadaşı Morgan’ı Joshua Gomez canlandırıyor. Chuck ile aynı evi paylaşan, onun her zaman ve her konuda en büyük destekçisi kız kardeşi Ellie’ye hayat veren oyuncu ise Sarah Lancaster. Bu arada Ellie’nin can sıkıcı mükemmellikte bir de doktor sevgilisi var. İsmi Captain Awesome olan bu erkek arkadaş rolünde izleyeceğimiz oyuncu Ryan McPartlin.

    Dizi 3. Sezona Geçmiştir. Henüz 3 bölüm yayınlandı.

    Season 1
    http://rapidshare.com/files/355252673/Chuck_Season_1_._Cinerehber.Blogspot.com.rar.html
    Season 2
    http://rapidshare.com/files/355253016/Chuck_Season_2_._Cinerehber.Blogspot.com.rar.html
    Season 1 & 2 [ Tek Torrent ]
    http://rapidshare.com/files/355253665/Chuck_Season_1-2_._CineRehber.Blogspot.com.rar.html

    Altyazıya buradan ulaşabilirsiniz..

    İyi Seyirler


    22 Şubat 2010 Pazartesi

    A Dirty Carnival (Korean Movie)

    Bir mafya filmi.Ama ne mafya filmi ? Yok böyle bir film demekten alıkoyamıyorum kendimi. Byung-doo adında bir elemanımız var.Bu eleman bir mafyanın alt gruplarından birinin Lideri. Byung-doo’nun hedefi yükselmek.Üstünde daha nice Liderler vardır.Bir yandanda geçim sıkıntısı,ailesinin problemlerini halletmeye çalışır. Byung-doo’nun hayatını izlemek için durmanız hata.Çünkü bu film tam mafya kavga severler için !


    Türü : Aksiyon - Macera
    Yönetmen : Ha Yu
    Muzik : Yeong-wook Jo
    Yapım : Güney Kore (141 dk.)
    Oyuncular : Ku Jin, Je-mun Yun, Ho-jin Jeon, Bo-young Lee, Yun-hee Kim, In-jae Heo, In-seong Jo


    Rome Season 1-2


    Yıl İ.Ö. 52. Cumhuriyet, paylaşılan iktidar ve şiddetli kişisel rekabet ilkeleri üzerine kurulmuştu, tek bir adamın mutlak kontrolu ele geçirmesine asla izin verilmezdi. Ama şimdi bu temeller çatırdıyor, yozlaşma ve aşırılık onları yiyip bitiriyor.
    Gaius Julius Sezar, sekiz yıllık savaşın ardından Galya’yı fethetmiş, Roma’ya dönüyor. Yanında savaşlarda tecrübe kazanmış, sadık adamlarıyla köleler, altın ve ganimetlerden oluşan, hayal edilemez büyüklüktü bir servet var. Elinin altında da, radikali sosyal değişiklik için popülist bir ajanda. Aristokrasi dehşete kapılıyor, Roma’ya girerse onu savaş suçlarından yargılamakla tehdit ediyorlar. Hassas iktidar dengesini sağlayabilecek kişi Senato’da: Sezar’ın (Ciarán Hinds)eski dostu, ortağı ve hamisi Pompey Magnus. Sezar’ın 13’üncü Lejyon’undan iki asker, Lucius Vorenus (Kevin McKidd) and Titus Pullo(Ray Steveneson), lejyonlarının çalınan ve lejyonun birleştirici simgesi olan bayrağını geri getirmek üzere Galya’ya gönderildiklerinde, merkezde durum bu.
    Bu gidiş, onların kadim Roma’nın önemli gelişmelerine bulaşmalarına yol açacak bir olaylar zincirini başlatıyor. Aşk ve ihanet, efendiler ve köleler, karılar ve kocalar üzerine çarpıcı bir dram olan, dev bütçeli yapım Rome, bir cumhuriyetin yıkılışını ve bir imparatorluğun yaradılışını anlatıyor. 


    Not:Dizi oldukça cinsellik içeriyor.Diziden sıkılanlarda oluyor,hastalarıda var.Eğer roma imparatorluğu tarihi hakkında bilgi sahibi değilseniz kesin izleyin.Bilgi sahibiysenizde izleyin.Giysiler,dekorlar,ensest ilişkiler o dönemi yansıtıyor... 

    Season 1  ( 12 Bölüm )
    Season 2 ( 10 Bölüm )


    Torrent Linkleri
    Season 1
    http://rapidshare.com/files/353958882/Rome_Season_1.cinerehber.blogspot.com.rar.html
    Season 2
    http://rapidshare.com/files/353959335/Rome_Season_2.cinerehber.blogspot.com.rar.html

    21 Şubat 2010 Pazar

    Paranormal Activity [ TORRENT ] ENG - DVDRİP.XVİD

    http://tf.org/images/covers/ParanormalActivity-tf.org-free-2009.jpg

    Orta sınıf mensubu genç çift, taşındıkları banliyöde normal bir hayat sürmeyi ummaktadırlar. Bir süre sonra bu evde bir tuhaflık hissederler, kötü bir ruh onları rahatsız etmektedir. Hayalet özellikle gece yarısı, Micah ve Katie uykudayken ortaya çıkmaktadır. Bunun üzerine çift yaşadıklarını kamera ile kaydetmeye başlar.

    NOT : FİLM AMATÖR KAMERAYLA ÇEKİLMİŞTİR.ANCAK HASILATI ÇOK İYİ BİR ŞEKİLDE ARTMIŞTIR..

    Torrent Linki

    http://rapidshare.com/files/353942321/ParanormalActivity.PsycoSocial.CineRehber.Blogspot.com.rar

    Altyazı

    Buradan Ulaşabilirsiniz

    İYİ SEYİRLER ..

    18 Şubat 2010 Perşembe

    Dante's Inferno - Animated Epic


    http://dvdmedia.ign.com/dvd/image/article/105/1059934/dantes-infernos-six-layers-20100111111649800_640w.jpg

    Trailer'ına Buradan Ulaşabilirsiniz ..

    http://rapidshare.com/files/352279192/Dantesae_nferno.ForzaBesiktas.part1.rar

    http://rapidshare.com/files/352459246/Dantesae_nferno.ForzaBesiktas.part2.rar

    http://rapidshare.com/files/352477546/Dantesae_nferno.ForzaBesiktas.part3.rar

    http://rapidshare.com/files/352490985/Dantesae_nferno.ForzaBesiktas.part4.rar

    Altyazıya buradan ulaşabilirsiniz ..

    .. iyi Seyirler ..

    The Shawshank Redemption (1994) Trailer




    İzleyin izlettirin ! 94 filmi bir Morgan Freeman filmi.

    Avatar [ Konu + Tavsiye ]

    http://www.iwatchstuff.com/2009/08/04/avatar-poster-neytiri.jpg

    Titanik , Aliens , Terminator filmlerinin efsanevi yönetmeni James Cameron Sinema tarihinde çığır açan filmi AVATAR ile bir kez daha seyircileri büyülemeyi başardı.
    Filmin 3D olması izleyenlere ayrı bir zevk kattı.
    Filmin Konusu ise Şöyle ;
    Bizleri hayal gücümüzün ötesinde muhteşem bir dünyaya taşıyacak olan film Na’vi adlı yok olmak üzere olan bir halkın yaşadığı Pandora adlı gezegende geçiyor.

    Yarı-felçli bir savaş gazisi olan Jake Sully, kendilerine özgü dilleri ve kültürü olan, barış ve doğa ile örtülü bir çevrede yaşayan Na’vi halkının arasına gönderilir.

    Askeri bir şirket uzaktaki bu gezegeni ve barındırdığı kaynaklaro incelemek üzere AVATAR adlı bir program oluşturmuştur. Bu program ile insanlar genetic mühendislik sonucu yarı insan yarı Na’vi haline getirilir ve misyoner olarak Pandora’ya gönderilirler.

    Botanist Dr Grace Augustine (Sigourney Weaver) ile programa gönüllü olarak katılmış Jake’in bedenlerinin Avatar’I yaratılacak ve böylece Jake’e de felç olmuş bedenini başka bir formda kullanma şansı verilmiş olacaktır. Na’vi halkından Prenses Neytiri ile tanışan Jake, kendisini Pandora’ya gönderen tehlikeden bu halkı savunurken bulur.

    Yabancısı olduğumuz bu yeni dünyaya Jake Sully isimli, tekerlekli sandalye mahkum kalmış bir gazinin gözünden bakıyoruz. Fonksiyonlarını kaybeden bedenine rağmen içinde halen savaşçı bir ruh barındıran Jake, dünyanın enerji krizini çözmeye yetecek kaynaklara sahip olan ve bu kaynakları araştırmak üzere bir birliğin çalıştığı Pandora isimli gezegene ışık yılı yolculuğu yaparak asker olarak gönderilir. Pandora’daki atmosfer toksik olduğu için Avatar isimli program oluşturulur; bu programa göre insan “operatörleri”nin bilinçleri avatar isimli uzaktan kontrol edilebilen ve öldürücü etkisi olan hava koşullarında yaşam sürdürebilmeyi sağlayan biyolojik bedene bağlanır. Bu avatarlar insan DNA’sı ile Pandora’nın yerel halkı Na’vilerin genlerinin birleştirilmesiyle oluşur.

    Jake kendi avatarında yeniden doğduğu halde yürüme yetisini de geri kazanır. Gezegendeki değerli enerji kaynaklarını elde etmelerine mani olarak görülen Na’vi halkının arasına sızmakla görevlendirilir. Fakat güzel bir dişi Na’vi olan Neytiri, Jake’in hayatını kurtarır ve bu her şeyi değiştirir. Neytiri’nin kabilesi tarafından kabul edilen Jake, onlardan biri olmayı tabii kaldığı bir çok test ve macera sonrasında öğrenir.

    Jake ve gönülsüz eğitmeni Neytiri arasındaki ilişki zamanla derinleşir ve böylece Na’vi halkna sayı duymayı, sonunda da onlar safhında yer almayı tercih eder. Yerli Na’vi halkına destansı ve evrenin kaderini belirleyecek bir savaşta liderlik edecek ve böylece kabul görmesini sağlayacak son sınavı da verip veremeyeceği belirlenecektir.

    Oyunculara Geldiğimizde gerçekten hepsi müthiş bir şekilde oynmış bulunmakta.Gerek hareketleri gerek konuşmalar ile.Filmin başrolünde Terminator Filmindende tanıdığımız Sam Worthington (Jake Sully) yer Almaktadır.

    Tavsiye ;

    Eğer sinemada izleyecekseniz Real 3D 'yi tercih edin. Hem hafif gözü fazla yormuyor hemde Real Teknolojisi bulunmakta.Ben XPand'da izledim.Filmden sonra insanın basını cok agrıtıyor hem ağır hemde gözleri yoruyor..

    Ülkemizdede çok izlendiği için hala Sinemlardan kalkmamıs durumda.Eğer izleyemeyen varsa izlemesini şiddetle tavsiye ederim. Oda olmasa bile bir şekilde DvD'sini almalı :)

    İyi Seyirler..



    Boys Before Flowers (Korean Drama)

    Yazıma şöyle başlıyayım bazıları için çok sıkıcı bazıları için çok zevkli bir dizi olarak tanımlanıyor.Çok kişiye tavsiye ettim bu diziyi kimisi çok sıkıyor dedi kimisi bağlandı.Bir bölümü ortalama 1 saat 10dk olan bu dizi 25 bölümden oluşuyor.Jan Di adında kurutemizlemeci kızımız var.Fakir,fiziği kötü ve dış görünüş olarak güzel olmayan bir kız.(Aslında türk kızlarına göre baya güzel =) )Ülkenin en zenginlerinin gittiği,ülkede diğer insanlardan daha ayrı olan insanların gittiği Shin Hwa Koleji var.Bu kolejde ilkokul,lise,üniversite var.Kolejin F4 isimli grubu var.En ünlü,en zengin,en yakışıklı gençlerden oluşuyor.Okulda istediklerini yapan,istedikleri gibi giyinen kişilerdir.Herkes onlara taparcasına davranıyor.Eğer onların huyuna gittiyseniz F4 yazılı kırmızı kart alıyorsunuz ve sizle uğraşmaya başlıyorlar.F4'ün anlamı Flower Boys.Jan Di Shin Hwa kolejinden bir çocuğun üstlerini götürmek için koleje doğru yol alıyor.Orada F4 o çocuğa acı çektirmek üzereydi.Çocuk intihar düşünrken Jan Di'nin kurtarması ile Shin Hwa'ya alınıyor.(Medya'ya karşı)ve olaylar bu doğrultuda gelişiyor.Bu dizi aslında bir Hana Yori Dango isimli bir manganın Live Action'u.92-03 arasında yayınlandı manga.96'da animesi uyarlandı.2005'te Japon Live Action'u yayınlandı.2009'da ise bu Live action yani kore olanı yayınlandı.Japon versiyonu izlemedim.Fakat herkes olumsuz yorum yapıyor.Siz kore olanı izleyin yani size tavsiye ettiğim..İyi seyirler.
    Torrent Linki 25 Bölüm 16.2Gb http://rapidshare.com/files/352100772/Boys_1_.Before.Flowers.rar.html