17 Ağustos 2011 Çarşamba

BeyazPerde'den Ödüllü Yarışma !

Facebook üzerinde yaptıkları yarışmada doğru cevabı verirseniz ve eğer şansınız varsa kazanma ihtimaliniz var.Sucker Punch hayranı varsa duyurayım dedim :) 19 Ağustos'ta sonuçlar açıklanıyormuş.Detaylar aşşağıda;
  "Sucker Punch" filmi DVD ve Özel Hediyeleri Kazanma Fırsatı !
Tiglon ve Beyazperde.com işbirliğinde hazırlanan yarışmamıza katılıp, "Sucker Punch" filminin DVD'sini veya özel hediyelerinden birisini kazanmak ister misiniz?
 
Şimdi yarışmamıza katılın, sorumuzu cevaplayın, hediyeler sizin olsun !

Sorumuzla ilgili, "Sucker Punch" Özel Video Klibi :
http://www.beyazperde.com/filmler/film-126882/fragman-19199579/

Sorumuzu doğru yanıtlayıp, kampanyamıza Facebook'ta en yüksek sayıda arkadaşını davet eden (max. limit dahilinde ) ve duvarında paylaşan :

- İlk 5 kişi t-shirt ,
- 10. 20. 30. 40. 50. katılımcılarımız şapka,
- 100. 200. 300. 400. ve 500. katılımcılarımız DVD kazanacaklardır.

Elini çabuk tut, hediyeleri sen kazan!

Facebook sayfaları : http://www.facebook.com/beyazperdecom

Funny Games (2007)

Funny Games'i alıp izlemeye karar vermemin sebebi Michael Pitt'in oynamasını görmemdi.Daha sonra filmle ilgili biraz araştırma yaptığımda Michael Haneke'nin 1997'de ki bir filminin tekrar 2007'de çekilmiş hali olduğunu öğrendim.Bu biraz filmden beklentilerimi düşürdü.Çünkü genellikle tekrar çekilen filmler ilk yapım kadar tat vermiyor ama ilk filmi izlememiş olmam benim için bir avantaj oldu :) -
Filmin konusuna gelirsek George (Tom Roth),Ann (Naomi Watts) ve çocukları tatil yapmak için sakin bir kasabadaki evlerine giderler.Fakat orda ki Paul (Michael Pitt) ve Bradd (Brady Corbet) isimli iki sapkın genç yumurta istemek için ailenin kapısını çalarlar.Çıkan tartışma sonrası aile esir alınır ve hikaye bunun üzerine gelişir...

Gerilim filmlerini sevmeyenler bu filmden uzak dursunlar derim,çünkü insanın nefesini daraltan bir film.Film güzel mi ? Açıkçası pek beğenmedim.İkinci film diye demiyorum senaryoda bir değişiklik olabilirdi.Film boyunca bunu bekledim ama olmadı diyebilirim beklentilerimi karşılamadı.Süresi 107 dakika ve izlenebilir diyorum,boş bir anınızda iyi gider.Ama beklentileriniz yüksek olmasın.Filmi özetleyen iki replik ;
  -Why are you doing this?  -Why not?

3 Temmuz 2011 Pazar

Define - Kısa Film (2011)


Tekrar merhaba arkadaşlar.

İlk kısa film'im olan "Distimi"den sonra yeni bir kısa film ile karşınızdayım.

"Define" de hayatımızda bazen gözümüzden kaçırdığımız bi ihtimali sizlere hatırlatıyor. Konu olarak çok farklı bir senaryoya sahip olmasa bile, anlatım ve teknik açısından değerlendirmenize sunuyorum. 
Senaryo & Yönetmen: Sinan Can Koç

Umarım beğenirsiniz.



Define facebook sayfası: http://www.facebook.com/Define

Distimi facebook sayfası: http://www.facebook.com/Distimi  


 

16 Nisan 2011 Cumartesi

Distimi - KısaFilm (2011)




Distimi hastası olan birinin, toplumun baskısı ve engellemesi ile kendi dünyasında yarattığı yasakları anlatan bir kısafilm.

Yönetmenliğini Sinan Can Koç'un ( ben ) yaptığı bu amatör kısafilm, yeni olmasına rağmen oldukça beğeni topluyor.


15 Mart 2011 Salı

Due Date (2010)


Peter Highman Atlanta'da yaşayıp,karısının 5 gün sonra doğumuna yetişmek için uçağa binmiştir.Fakat uçakta bazı talihsiz olaylar olmuştur.Talihsiz olaylar Ethan'la ilgili olup uçağa binme yasağı gelir ve Los Angeles a arabayla gitmeye karar verirler.Daha doğrusu Ethan kendisini suçlayıp ona söz verir.Olaylar bunun üzerine gelişir...
Başrollerde Robert Downey Jr. ustayla Zach Galifianakis'i görüyoruz.Son zamanlarda izlediğim en müthiş komediydi,Zach gene döktürüyor.The Hangover'den sonra bu filmiyle iyi bir çıkış yakaladı.2011 içinde The Hangover Part II ilede iyi bir sükse yapar.Filmde ayrıca Michelle Monaghan ve Jamie Foxx'u da görüyoruz...
Filmdeki The Godfather I ve Two and Half a man sahneleri ise beni en çok güldüren sahnelerdi.Sonuç olarak şunu diyebilirim 95dk'nızı eğlenerek bir şekilde geçirmek istiyorsanız beklemeden izleyin...

6 Mart 2011 Pazar

Dog Day Afternoon (1975)


Dog Day Afternoon'da geçen olaylar gerçektir.22 Ağustos 1972'de Brooklyn,New York'ta yaşanmıştır.Eskiden mesleği bankacılık olan Sonny Wortzik,maaşından şikayetçidir ve 1 karısı ile birlikte 2 çocuğunu geçirememekten şikayetçidir.Ayrıca Sonny Wortzik eşcinsel olup arkadaşının ameliyat parasını bulmak istemektedir.Arkadaşı Sal ile bankaya silahlı soygun yaparlar.Fakat işler istedikleri gibi gitmemektedir.Soygun farkedilir ve etrafı polisler sarar.Fakat içeri giremezler rehineler vardır.Sonny Wortzik anlaşmaya sağlamaya çalışacaktır.

1975'te çekilmiş bir film başrollerde Al Pacino ve John Cazale oynamaktadır.Bu filmi izlemememin sebebi aslında John Cazale'di.Neden derseniz bu adamın pek filmi yoktur genç yaşta öldü.Ama oynadığı filmlerin hepsi inanılmaz filmlerdir.Al Pacino ve Robert De Niro'yu yaratanda bu adamdır diye söylentiler var.Bu filmdede rolü iyi kesmiştir ama Al Pacino'ya göre sönük kalmıştır.Çünkü Al Pacino gerçekten döktürüyor bu filmde...
Son olarak aşşağıdaki resimdekiyse John Wojtowicz

Attica,attica,attica,attica,attica...

26 Şubat 2011 Cumartesi

Fransız Filmleri ve Müzikleri

Aşık olunası fransızcanın büyüsü..

Birçok filmin karaktesini oluşturur müzikleri. Hele bu filmler fransız filmleriyse ayrı bir tat bırakır insanlarda. Film kadar müziklerini de konuşuruz uzun bir süre. Nedendir bilmem ama hep sevmişimdir fransızça parçaları.

Ve bu fransızca hayranlığıyla yeni dinlediğim ve hastası olduğum bir parça daha.

Zaz à Montmartre : Les passants


25 Şubat 2011 Cuma

Next Floor ( KısaFilm ) - ( 2008 )


2008 Cannes Film Ödüllerinde en iyi kısafilm ödülünü almış olsan Next Floor toplum üzerindeki güçlerin iktidar çekişmeleri ve koltuk sevdalarını muazzam bir şekilde anlatan bir yapıttır.

 Masada oturan her kişinin ayrı bir sembol taşıdığı görülen sahnelerde, bu düzene karşı çıkmak isteyenlerin de zamanla kendini kaybederek bu rezalet oyunlara alet olduğunu görüyoruz.

Next Floor yaklaşık 10 dakikalık bir kısafilm olmasına rağmen bütçe olarak çok büyük paralar harcanmıştır.


7 Ocak 2011 Cuma

Law Abiding Citizen (2009)


Filmi aksiyon severler için kesinlikle izlenmeli.Son dönemlerde iyi filmleri mumla ararken böyle iyi bir yapım çıkması(en azından benim için)kesinlikle izlenmesi kanısına vardırır.Konusuna gelirsek,Clyde(Gerard Butler) Shelton eşi ve çocuğu ile sakin,mutlu bir hayat sürmektedir.Fakat bir gün kapı çalar ve içeriye birden saldırganlar girer.Clyde'ın ellerini bağalyıp,ağzını bantlarla ve hareket edemez hale getirirler.Karısına tecavüz edip çocuğuyla birlikte öldürürler.Nick Rice(Jamie Foxx )adında bi avukat vardır,Clyde'ın tuttuğu avukat!Fakat saldırganlarla bi anlaşma yapıp birinin ölüm kararı diğerinin ise hafif bir cezaya çarptırılması Clyde'ın sinirini bozar.Sonrası ise Clyde'ın adaleti kendi elleriyle aramaya başlar...
Şöyle söyleyebilirim ki,Clyde karakterinin zekiliği filmin en güzel yanı olmuş.Kendisinin adaleti araması filme ayrı bi tat katmış.Bazı sahneler var ki 'vay beee' dedirtecek türden...Imdb'de 7.2 almış bu filmin yönetmenliğini F. Gary Gray,senaristliğini Kurt Wimmer üstlenmektedir.Başrollerde ise Jamie Foxx ve Gerard Butler oynamakta!
''Öğlen için yarım kilo biftek istiyorum orta pişmiş,birazda alazlanmış olsun.''

4 Ocak 2011 Salı

High Fidelity (2000)

Filmde plak şirketinde çalışan Rob(John Cusack)'un hayatı anlatılıyor.Ron'un hayatına giren sevgilileri ve onu terketmeleri ona ilk 5 diye bir liste yaptırmış.En sonda çok sevdiği Laura(Iben Hjejle)terkedince,filmde geçmişten kesitler sunuluyor.Hangi kızla nasıl beraber olmuş,nasıl terkedilmiş.Hayat ve ilişkiler üzerine değinilmiş.Ayrılık sonraları piskolojik durum.Bir nevi çoğu erkeğin hayatını,duygularını bulabileceğiniz bir film.Rob tekrardan Laura'yı kazanmaya çalışacak bakalım ne yapacak?
Filmde izleyiciye doğrudan anlatım var,yani Rob'un içsel sesini içinden değilde  kamerayla yüzyüze konuşması güzel olmuş.Size ders anlatır nitelikte.Ayrıca komedi tarafı var.özellikle Barry(Jack Black)'in replikleri 2-3 sahnede kahkaha attırmaya yetiyor.Filmde ortam plak şirketinde geçtiğinden şarkı muhabbetleride oldukça iyi ve şirkette çalınan şarkılarda bi o kadar güzel.(Bu filme bakan soundtrackları es geçmesin derim!)

High Fidelity kitaptan uyarlanma,yazarı Nick Hornby.Filmin yönetmeni Stephen Frears,başrolde John Cusack'i güzel rol keserken izliyoruz.
kötü bir gün geçirip bunun acısını başkasından çıkarmıyorsan karakterlisin demektir.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Singin' In The Rain (1952)


 1952 yapımı bu film, sinemada sessiz filmlerden sesli filmlere geçiş aşamasındaki zorlukları ironik bir şekilde, müzikal halinde sunuyor.

İzleyicilerin birçok filmde izleyip hayran kaldığı bayan/erkek oyuncuların gerçek sesini duyup hayal kırıklığı yaşaması, setlere mikrofonun girmesiyle yaşanan zorlukları, oyuncuların mikrofona alışamamaları gibi birçok komik ayrıntılar var. 


Uzun lafın kısası, eski filmleri izlerken sıkılan biri olsanız bile bu filmde tabularınızı yıkacaksınız.



Filmin en göze batan ve şuan bile karşınıza çıkan sahnesini paylaşıyorum. Keyifli seyirler.










1 Ocak 2011 Cumartesi